Kolay olmadı kurulu düzeni bırakmak; arkadaşları, sevdicekleri
özlemeyi kabullenmek. Ama Paris afyon bir nevi. Kendinizi çok yalnız hissedince
çıkıp yürümeye başlıyorsunuz; yürüdükçe düşünüyorsunuz, hayran kalıyorsunuz;
düşünüp hayranlıkla bakarken unutuyorsunuz özlemi, acıyı, tek başınalığı.
Güzel bi şehir Paris, metroları hariç. Temiz değil, bakımlı değil
metrolar. Ama çoğu parizyen otobüsleri kullanmayı öneriyor zaten. Hatları,
aktarmaları öğrenmek metroyu öğrenmek kadar kolay değil elbet. Ama alışıyor
insan diyorlar. Burada yaşamayı tam anlamıyla kabulleneceğim noktada ben de
parizyen edasıyla otobüslere binmeye başlayacağım. Takipte kalın otobüs
maceramı da anlatacağım bir gün.
Eşyalarını yerleştirmek, odanı temizlemek, okulunun yerini
öğrenmekle bitmiyor yerleşme süreci. Bunlar daha ilk etapları aslında. Evime en
yakın ‘boulangerie’nin yerini öğrenip her sabah kalkıp taze bir ‘baguette’ almaya gitmem gerek. Bir de en yakın
‘caviste’I bulup arayı sıcak tutmam, şarabı marketten değil Fransız usulü
olarak ordan almam gerek.
Vait buldukça hepsini anlatacağım. Anlattıkça hem burayı sevecek hem
İstanbul’u daha da çok özleyeceğim.
‘A bientôt’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder