Bir blog yazmaya başlarken kendinize söz verirsiniz: "Asla olumsuz olmayacağım!" Peki ama hayatta bu ne kadar mümkün?
Pek karamsar olduğum söylenemez sanırım. Ama bazen hayat uzun bir keyifsizlik
çizgisi ve onun üstüne oturtulmuş mutluluk noktalarından ibaretmiş gibi
geliyor. Sabit bir mutsuzluk var nedense. Bu mutluluk noktalarında kahkahalar
duyuluyor, keyif alınıyor yaşamaktan, var olmaktan. Nokta biter bitmez olağan,
alışılagelmiş çizgiye dönülüyor yine.
Çocukken yaptığı boyamaları, alıştırmaları unutmazmış insan. Benim
en sevdiklerimdendi nokta birleştirmek. O dağınık noktalar bazen bir aslana,
bazen bir kurbağaya, bazense kocaman bir gülümsemeye dönüşürdü. Hayattaki
mutluluk noktaları da böyle. Birleştirince bazen kocaman bir kalp, bazen
kocaman bir gülümseme, bazense küçük küçük mutluluk şekillerine dönüşüyorlar.
İşte tüm bu şekiller hayatımızı sıradanlık ritminde güzelleştirenler. Şekiller
büyüdükçe ilişkiler büyüyor güzelleşiyor. 'Hayat' güzelleşiyor. İnsan karnını
doyurmakla yetinmiyor, hep aç olan kalbini de beslemek istiyor kalbin en güzel
besiniyle; mutlulukla.
Savaşmamız gereken tam olarak düz çizgimizdeki sabit mutsuzluk
seviyesi sanırım. Sıradana dönünce yüzümüzdeki gülümseme neden kayboluyor? Neden
her sabah gülümseyerek uyanmıyoruz da gülümseyerek uyanmak için hep bir nedene
ihtiyaç duyuyoruz?
Aslında hayatın tutunulacak pek çok yanı var; olay en güzellerini
seçebilmekte. Hem hayatımızı hem kalbimizi güzelleştirebilmekte. Olay hayattaki
mutluluk noktalarını çoğaltmakta. Birleştirdiğimiz şekillerin bir araya gelince
kocaman mutlu bir tablo oluşturmasını sağlayabilmekte. Kocaman gülümsemelerle
dolu bir tablo...
Özellikle İstanbul temposunda doğal ritmini kaybedip bambaşka bir
ritme kapılmış hayatlarımızda mutsuz ve karamsar olmak için çok neden
bulabiliriz. Ama bulmayalım; bulmamayı deneyelim. Ne kaybederiz ki sanki?
Oysa biraz mutluluk kazanmak hiç fena olmazdı.
'De la joie dans la vie? Vous n'en voulez pas?'